En cok sevdiklerimiz incitir bizi ve
en cokta en sevdiklermizi incitiriz.
En sevdiklerimizi degilmidir her an elimizin altinda
olan.?Ne soylesekte nasilsa beni seviyor, bana katlanacak dediklerimiz.
Sevdiklerimizin samimiyetlerine, inanclarina, sevgilerine guvenerek nede cok
uzeriz sevdiklerimizi. Farketmeyiz karsimizdakini ne kadar yaraladigimizi.
Bazen olum gelir, ayrilik gelir bizim yaptigimiz arsizliklarimizi yuzumuze
vurur bir cirpida. Peki illa ozlem
ayrilik mi gereklidir yaptigimiz haksizliklari farketmemiz icin? Oysa,
onlar degilmidir en zor zamanimizda
yanimizda bulacaklarimiz? Onlar degil midir canimiz yandiginda bizim kadar cani
yanacak olan?
Zaman gelir, insan en sevdikleriyle
bile cok buyuk ayriliklara dusebilir. Kafa ayriliklari gibi degildir gonul
ayriliklari… Insan gormeyince en sevdiklerini yanibasinda cetrefilli
zamanlarinda, bir harbede yasanir gonlunde
ve kafasinda. Uzunca bir sure direnir bu savasa. Bir bakarki bu savasin sonunu
gonul kirikliklari kazanir. Zordur bu sonucu kabul etmek, kendine telkin
vermek. Kolay degildir kirginlikliri su yuzune sali vermek.
Kim bilir belkide susmaktir en iyi yol, bu kirginliklara yol vermek icin...Belkide sadece yazmak...
..........
Ya kırmamak onu nasıl yapacaktı.
Nerden bilebilirdi ki karşısındakinin kendisine kırılıp kırılmadığını,
insan olsa sorarı belki kırdım mı seni? Yada anlardı yüz ifadesinden…
Ya bi eşyayı, doğayı, hayvanatı kırdığını nasıl anlayacaktı,
nerden bilecekti,
ne yapmalıydı veya ne yapmamalıydı…
Evinde beslemek için engin gökyüzünden alıp
küçük bir kafese hapsettiği kuşu acaba ona kırgınmıydı?
… Yada bir köşesi ezilmiş olduğu için beğenip attığı elma…
Kendisi çok mu mükemmeldi de
bir köşesi ezilmiş elmayı beğenmiyordu.
Belki onu bile pazardan eve getirirken bir yere çarparak kendisi ezmişti…
Kendisi çok mu mükemmeldi…
Ben kırılmam ama ya kırarsam diyordu…
İmtihan değil mi bu?!…
Kalp her yöne, her şeye meğilli,
Insanin nefir her an pusuda,,
Etrafında ben..ben..ben.. diyen insanlar dolu…
gözlerine at gözlüğü takmış kimisi,
kimisi de tamamen kapamış etrafını görmeyip kendisine yaşamak için.
Hadi bakalım ben kırılmam da!
Diyen kişi gel de kırılma…
Belki belli etmeyeceksin,
belki söylemeyeceksin kırılmadım diye,
karşındakini kırmamak için!…
Ama ya ben sesi!
Fısıldamadan durabilirmi bu oyunun sonuna kadar.
Bir kez susar,
ikincide de surar
sen sanarsın ki “işte ben buyum ya kırılmıyorum!
… Sıra geldi kırmamanın yolunu tutmaya.
Ama üçüncüde öyle bir fısıldar ki yer gök inler bu fısıltıya,
tüm hücrelerinle hissedersin,
canın çok acır,
beynin duracak sanarsın, yıkılırsın,
kala kalırsın olduğun yerde…
İşte kırılmışsındır. Hemde hiç beklemediğin kişilerden tarafından,
hiç beklemediğin bir şekilde…
Imtihan işte dostunda olsa kırar,
Postunda olsa boğar…
Hani düşünüyordun ya kırıyor muyumdur karşımdakini diye,
Bilmeden, istemeyerekte olsa ya o zaman ne yapacağım diyordun…
Dostunda o durumda belki oda istemeden, bilmeden,
farketmeden, gafletten yada ne dersen ondan işte…kırdı,
yıktı seni kocaman bir yara açtı sana…
Bir kenarın ezildi
hani beğenmeyip ezik diye çöpe attığın elma gibi!
Şimdi sahip olduğunu sanıp çöpe attığın elma gibi,
Unuttuğun sadece zor anında aklına gelen sahibinde atsın mı seni çöpe?
Hadi bakalım filmi başa sar…
Çıkar kuşunu kafesinden uçsun,
uçsun özgürce hatta bırakmadan önce kulağına yaklaşta fısılda
Rasulune selam söylesin senden…