Friday, July 23, 2010

Penguen

Birhan Keskin in sevdigim siirlerinden biri aklima geldi bugun bir arkadasimin yazdigi bir iki misrayi okuduktan sonra.

...Bazen nedensiz yere bagislanmak isteriz; nedensiz ve kimden gelecegini onemsemeden.Bazen bagislayan biz olmak isteriz. Onune gecilmez bir durtuyle karsimizdakini affederiz. Kendi kendimize "ben artik onume bakiyorum" deriz. Halbuki gecmis hep ordadir, hicbir yere gitmez.Anilar, anlar hep saklanir kuytu kose bir yerde.Oyle siki kapattigimizi dusunuruz ki hic acilmayacakmis gibi gelir bize. Bu yuzden kendimizi de kolayca avuturuz 'ben onume bakiyorum' diyerek.


"Penguen" bir parcada olsa bagislanma ve bagislama hissimizi anlatan bir siir:

Penguen
bana sırtını dönme
biliyorum, sana benziyorum
ve içinde saklı tuttuğun yele.

Penguen
benim de içimde saklı tuttuğum
buzlu kıyılar, çığlık hatıraları
ben de senin kadar kaçkınım ve yaralı.

Kim bağışlayacak beni, penguen
çizdim senin beyaz ve narin yerini.

Bir yanım bembeyaz ışık
kör ediyor, bir yanım zehir gece
parktaki salıncağa binmeyi
beceremedim bugün ben de.

Penguen bana sırtını dönme.
Unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.
Dünya yordu bizi. Benim de söyleyemediklerim
var. Hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.
Uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu,
geldikçe anlıyorum ki, biz,
bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.

Penguen,
kim bağışlayacak beni
çizdim senin beyaz ve narin yerini
elimde unuttuğun ince metalle.

No comments:

Post a Comment