Tuesday, July 5, 2011

Kuskunluk


Kuskunluk...


 Kırgınlık var bugün aramızda. Sebepli yere sebepsiz yere, durup dururken, ansızın, bir anda oluveren tüm zarfların şahadetiyle oldu bu iş. İçimden geçen bulutların ne kadar da SEYREDILMEYE DEGMEZ olduğunu anlayacak kadar BILINC sahibiyim bugün. Ne kadar da ilginç değil mi? 

Küsmek çocukça bir “SANMA” olayı gibi gelirdi bana.  Çocuk sanar ki âlem onu önemsiyor. Ehemmiyetsizliğine çare niyetiyle başkalarının hareketini tedbirli tedbirli beklemeye koyulur çocuk. Bakar, ne yapacak muhatabı. ILK hareketi ONDAN bekler. Beklerken dudaklarının kabardığını herkesin gördüğünü bile fark etmez. Gözlerinden sevimliliğin bazen uçtuğunu bazense aksine inanılmaz bir cana yakınlığın gelip çöreklendiği vakidir çocuğun çehresinde. Büyük olduğu var sayılan zümrenin küskünlüğü daha da acı bir tohumdur. Bir tarlayı dolduracak ayrık otlarının potansiyel taşıyıcısıdır bu his. Bir ömür boyu ayıklanamayan o tarlanın müsebbibi bir göz dağlaması, bir söz ısırması değil midir? Bir büyüğün gözlerindeki kırgınlığın ne kadar da yakıcı ve yıkıcı olduğunu bilir herkes. Bende de öyle bir yorgunluk ve uyuşuklukla karışık KIRGINLIK var. Sebebini bilemediğim, dile getirmekten korktuğum “SANMAK”larla karışık bir ağırlık.

Ayrılıklardan bahsederken ne kadar da YALNIZ ve ne kadar da UMUTLU oluruz. Hiç gelmeyen huzur ve vuslatın tıpış tıpışını kulak mememizin arkasında hissederek ayrılığa RAZI OLURUZ. Küskünlük ve onun öncesindeki ve beraberindeki kırgınlık ayrılıktan daha kasvetlidir. “Sanmak”ların karıştığı kırılma duygusu tamiri imkânsız hesapların ortasında bırakır adamı. Ayrılık güzelliklere gebeyken küskünlük vaat edilen güzelliği çalar. Hırsızlığın üzerine gururu yama eder bir de. İnsaniliği öldüren bir yan vardır gurur denen illette. Ben’ciliğin doruğa ulaştırdığı bir sahte asalet süsler gururun yakalarını. Silkelese dökülecek tozlardan müteşekkil bir kule kurar kendine gurur. Kafdağı zanneder yığdıklarını. Bir üflemeyle uçuşacak birikintilerin ortasındadır hep.  Gururun pohpohlamasına kanan küskünlük dikenli bir mecra çizer âdem nesline. Sonra bir daha da bir araya gelinmeyecek ilişkiler yumağı sarar. Bu sarmaldan kurtulmanın yegane çözümü kırgınlık ve küskünlük arefesinde, ya da hiç olmazsa hemen akabinde geri dönmek kucağa başvurmaktır. Kucağın açıklığına göre de insaniyet burcunun tepelerine doğru tırmanmaya teşne bir hüviyet kazanır.

No comments:

Post a Comment