When people fall in love, they do so for a number of reasons. For some people it is because they are lonely, and they have been longing to meet someone that they can talk to and spend time with at an intimate level. Though they might have friends, they feel their life is incomplete until they meet that someone. And once they meet that someone, they discover that they really didn’t need that person. They realize that they can stand up on their own. What they were looking for, they already had. They just never realized that. Thus they fell in love for the wrong reason and once that reason is fulfilled, they fall out of love.
Most people, who fall in love due to chemistry and not commitment, are the ones that end up being in love with so many different people time after time. As soon as the chemistry goes, they fallout of love and move on to the next person they have chemistry with.
The other reason why people fall out of love is due to their expectations not having been met. When they fell in love, they had high expectations depending on what they wanted. But after some time in the relationship they discover that their expectations are not being met. Maybe they wanted someone who would compliment them and appreciate them, but this is not the case. Instead they have someone calling them names and disrespecting them. After they have had enough, they fall out of love with that person and move on to a different relationship with someone that meets their needs.
A lot of people are rushed into falling in love by their families. You find they are always being asked by their friends: ‘so when you going to get married?’ Have you got a boyfriend/girlfriend?’ Or: ‘look at that cute guy’, ‘oh, isn’t that couple lovely’.So there is pressure for both men and women to fall in love.
The other reason why people fall out of love is mistreatment by their partner. When they first meet someone he/she is so good, so sweet and kind. But after some time they change and become abusive.
Guys especially, tend to be sweet at first and later change into mean ones. These guys that do, that are already mean but pretend to be sweet when they meet a girl and once the girl is attached to them, their true self is revealed, since they can’t pretend forever.But not all guys are like that.
And last but not least the reason why people fall out of love is because they weren’t in love in the first place. There was no commitment; there was just the idea. The idea of being in love seems awesome but it takes work to stay in love. You have to keep doing good. You have to keep appreciating your partner. You have to keep supporting your partner even when the times are tough you have to hang in there and stick together and solve problems together and enjoy victories together.
People have different upbringings and thus different goals and expectations. This is why when they first meet someone new, they want to get to know them and see if they are on the same wavelength. The more things in common you have with someone the better the relationship. Communication is the key to any relationship. Couples that talk stay in love and couples who don’t talk stay out of love’. Thus when you meet someone new you have to know them first.
Successful relationships are based on trust, honesty, love, tolerance, sharing and forgiveness. Most relationship breakdown is normally due to lack of one or more of these things.
People need to be in love because Being in love with someone gives you internal happiness. You know you are not alone. There’s someone out there who wants the same things as you and who enjoys the same things as you and who supports you and takes care of you and loves you and sleeps with you.
When people are in love, they are more organized and focused because you don’t have to look for a partner, you don’t have to look for love...Your partner provides you these things, thus you have more time to do other things.
Sunday, December 12, 2010
Sunday, October 10, 2010
Your eyes do not lie!
When you find someone you love and who loves you, you realize that in spite of the meeting, a distance remains and nothing can be done to mitigate the pain of this separateness. In spite of everything you do to do away with this separateness, this distance from your lover, it continues to torment you. So very often a person who does not find his love is not as miserable as one who finds it. One who does not find can still hope to find, but the one who has found is robbed of all hope -- his discontent and despair are much deeper. In fact, no meeting can be real, because two make a meeting, and as long as there are two entities, unity or oneness is impossible
Thursday, August 26, 2010
Kirmizi elbiseli kadin
Bogazina bir seylerin takildigini hissetmek, konusmak isteyip konusamamak, kendine kizginligini yuksek sesle dile getirememek. Tek careyi kendinden kacmak olarak bulan kirmizi elbiseli kadini yol boyunca izledim o gun. Basini onune egmis, agladigini gizlemeye calisiyordu. Belliki kimseye belli etmek istemiyordu yaptigindan duydugu pismanligi. O mahrur durusunu korumaya calisiyordu; etrafindakilere ben aslinda pisman degilim der gibi gostererek. Halbuki uzgun oldugu, kendine duydugu kizginligi ve pismanligi her halinden belliydi.Yururken bazen kendi kendine birseyler mirildaniyordu; nasil mahvettim! Dedigi tek sey buydu.Neydi mahvettigi? Neden durmadan bunu soyluyordu? Koprunun kenarina kadar yurudukten sonra usulca basini cevirip etrafina bakti. Sessiz kimsenin olmadigi bir yer bakiyordu kendine.Her halinden belliydi kendiyle hesaplasmak istedigi. Ayakkabilari cikarip, once buyuk kayaliklari gecti. Kosede bir yer bulmustu kendine. Usulca oturdu. Once cantasini acti, sigarasini cikartip, o gorkemli cakmagiyla sigarasini yakti. Artik yalnizdi.Etrafindaki birkac cocugu gormezlikten gelip, kendi kendine durust olmaya karar verdigi andi bu an. Aglamaya basladi, hickira hickira agliyordu.Ben nasil yaptim, ben nasil yaptim diye... Kendine pismanligini itiraf etmeye baslamisti.Belki suan dogru zamanlama degildi.Bu itirafi yapmak icin cok gec kalmisti kendine. Kaybettiklerini, kacirdigi firsatlari dusundukce daha bir icerleniyor, kendine biraz daha kiziyordu. Artik gec kalmisti! Bir taraftanda kendini teselli etmeye calisiyordu.Hala zamanim var, gidebilirim burdan.Herseye yeni bastan baslayabilirim.Hayir gec degil! Belki gercekten azda olsa zamani vardi. Olanlari degistirmek icin ufakta olsa bir umut vardi , kimbilir.
Sunday, July 25, 2010
Masum bir deli...
Bloomington'da bir pazar gunu ogleden sonrasi. Sarah'in hazirladigi muthis pie in damagimda biraktigi enfes tat! Yemek yemenin zevke donustugu ve beni buraya birseyler yazmaya ittigi an. Bir taraftan onlari dinleyip gulerken bir taraftan bunlari yazmak kulaga ne kadar abest gorunsede blog umun basindayim iste.
Ben mi? Evet...
bir gün çikip gidecegim kapilari,evleri,dergileri,hüzünler birakarak...
bir çiçek merhaba diyecek...
hos geldin diyecek dag...
orman gülümseyecek...
animsayislarin,bekleyislerin,ümitlerin ya da ümitsizliklerin
hirslarin,yarislarin,tasalarin kalktigi yerde
tam anlatinin kaldigi yerde baslayacak siir...
hiç kimseye seslenmeyen,kendi kendine yeten sadece...
kendi mantigi;kendi güzelligi içinde tutarli...
ama halkin yasantisi girecektir oraya,çünkü yasayan büyük
bir seydir halk...
deniz ve ufuk girecek,karinca yuvalari,gökyüzü,kozalaklar
ve kopuk ve artik hasetsiz bir ask...
yani sevismek denizle,kosulsuz,önyargisiz,hesapsiz...
yani uzanmak ve düsünmek binlerce yil..
dogan,ölen ve yasayan seyleri...
dogumu,ölümü ve yasamayi
yani dingin ve büyük olan herseyi anlatmak...
ben mi?evet .çikip gidecegim bir gün...
tasasiz,gözyassiz,geride birsey birakmadan ve birsey beklemeden ilerde...
sadece yagmur sularindan piril piril bir yürek
artik kendi kendinin anlami ve nedeni olan bir yürekle…
Ataol Behramoğlu
Friday, July 23, 2010
Penguen
Birhan Keskin in sevdigim siirlerinden biri aklima geldi bugun bir arkadasimin yazdigi bir iki misrayi okuduktan sonra.
...Bazen nedensiz yere bagislanmak isteriz; nedensiz ve kimden gelecegini onemsemeden.Bazen bagislayan biz olmak isteriz. Onune gecilmez bir durtuyle karsimizdakini affederiz. Kendi kendimize "ben artik onume bakiyorum" deriz. Halbuki gecmis hep ordadir, hicbir yere gitmez.Anilar, anlar hep saklanir kuytu kose bir yerde.Oyle siki kapattigimizi dusunuruz ki hic acilmayacakmis gibi gelir bize. Bu yuzden kendimizi de kolayca avuturuz 'ben onume bakiyorum' diyerek.
"Penguen" bir parcada olsa bagislanma ve bagislama hissimizi anlatan bir siir:
Penguen
bana sırtını dönme
biliyorum, sana benziyorum
ve içinde saklı tuttuğun yele.
Penguen
benim de içimde saklı tuttuğum
buzlu kıyılar, çığlık hatıraları
ben de senin kadar kaçkınım ve yaralı.
Kim bağışlayacak beni, penguen
çizdim senin beyaz ve narin yerini.
Bir yanım bembeyaz ışık
kör ediyor, bir yanım zehir gece
parktaki salıncağa binmeyi
beceremedim bugün ben de.
Penguen bana sırtını dönme.
Unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.
Dünya yordu bizi. Benim de söyleyemediklerim
var. Hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.
Uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu,
geldikçe anlıyorum ki, biz,
bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.
Penguen,
kim bağışlayacak beni
çizdim senin beyaz ve narin yerini
elimde unuttuğun ince metalle.
...Bazen nedensiz yere bagislanmak isteriz; nedensiz ve kimden gelecegini onemsemeden.Bazen bagislayan biz olmak isteriz. Onune gecilmez bir durtuyle karsimizdakini affederiz. Kendi kendimize "ben artik onume bakiyorum" deriz. Halbuki gecmis hep ordadir, hicbir yere gitmez.Anilar, anlar hep saklanir kuytu kose bir yerde.Oyle siki kapattigimizi dusunuruz ki hic acilmayacakmis gibi gelir bize. Bu yuzden kendimizi de kolayca avuturuz 'ben onume bakiyorum' diyerek.
"Penguen" bir parcada olsa bagislanma ve bagislama hissimizi anlatan bir siir:
Penguen
bana sırtını dönme
biliyorum, sana benziyorum
ve içinde saklı tuttuğun yele.
Penguen
benim de içimde saklı tuttuğum
buzlu kıyılar, çığlık hatıraları
ben de senin kadar kaçkınım ve yaralı.
Kim bağışlayacak beni, penguen
çizdim senin beyaz ve narin yerini.
Bir yanım bembeyaz ışık
kör ediyor, bir yanım zehir gece
parktaki salıncağa binmeyi
beceremedim bugün ben de.
Penguen bana sırtını dönme.
Unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.
Dünya yordu bizi. Benim de söyleyemediklerim
var. Hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.
Uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu,
geldikçe anlıyorum ki, biz,
bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.
Penguen,
kim bağışlayacak beni
çizdim senin beyaz ve narin yerini
elimde unuttuğun ince metalle.
Tanigin yuzlerle tesadufen karsilasmak...
Hoppala! Ilk bloktan boyle sikici bir konuyla baslanir mi canim dedigini duyar gibiyim. Bloomington da siradan bir aksam uzeri.Gunes neredeyse batmak uzere. Havanin biraz daha serinlemesini firsat bilen herkes downtowna gelmis. Yanimdan gecen insanlarin konusmalarini duymamak icin hemen muzigin sesini aciyorum. Dedimya oldum olasi nefret etmisimdir kompozisyon yazmaktan.Simdide yapmaya calistigim sey bu! Kendimi bir paradoksun icine sokmaya an be an yaklasiyorum.Kahvemi yudumlarken ve kimseyi gormemeyi umut ederken, birkac tanidik yuze rastliyorum.Icimden bir ses "Evet, ben biliyordum boyle olcagini diye haykiriyor bana yuksek sesle.Buraya gelmemen gerekirdi" diyor.Guya yalniz kalip yazmaya yogunlasacaktim ama... Bir taraftan onlarla konusurken bir taraftanda sohbeti kisa tutmam lazim diye kendimle konusuyorum. Ayakustu yapilan bir sohbetinten sonra onlardan izin isteyip kendi koseme cekiliyorum. Oturdugum yer kafenin arka tarafin kisminda. Benle birlikte bir kisi daha oturuyor.Ama nedense onun yanimda oturmasini onemsemeden yazmaya basliyorum bu sefer. Oturdugum masadan gunesin batisini da izliyorum bir taraftan, elimdeki kahvemle. Kisa bir anlikta olsa gunluk kosusturmacalardan uzaklasiyorum. Hissettiklerimi yazmaya basliyorum.
...Bazen tanidik bir yuzu ararken, bazen de tanidik bir yuzu gormekten kaciyorum. Neden mi? Elime bir ayna almista o aynanin bana herseyi yansittigini tum ciplakligiyla yansittigini hissediyorum da ondan! Bu ayna bazen o kadar guclu yansitiyorki karsindaki cismin goruntusunu kendimi insanlar uzerine dusunmekten alikoyamiyorum. Bu goruntuyle karsilasmaktan kacmak istiyorum bazen. Ama kendimi kacarken degil dusunurken buluyorum.
...Bazen tanidik bir yuzu ararken, bazen de tanidik bir yuzu gormekten kaciyorum. Neden mi? Elime bir ayna almista o aynanin bana herseyi yansittigini tum ciplakligiyla yansittigini hissediyorum da ondan! Bu ayna bazen o kadar guclu yansitiyorki karsindaki cismin goruntusunu kendimi insanlar uzerine dusunmekten alikoyamiyorum. Bu goruntuyle karsilasmaktan kacmak istiyorum bazen. Ama kendimi kacarken degil dusunurken buluyorum.
Subscribe to:
Posts (Atom)