Tuesday, September 27, 2011

Time: How Long Will It Take?

Waiting? OK. But will a lightness of heart ever come? Does time really heal all wounds? Mothers who have experienced child death assure us that "it will get better." Friends and loved ones may tell us that "it is time to get over it and get on with life." We hear about closure, but researchers say that a mother never ceases mourning the death of her child. The truth is that there is no set chronology for mourning mothers.

In mythology, Father Time is sometimes depicted as helping Truth out of a cave, symbolizing that in time all things come to light. We cannot hurry Truth along. Like the ancient alchemists, we must wait for kairos, the astrologically correct time, or God's time, for allowing things to turn out right. Our questions about how long it will take to heal may long remain unanswered.

Changes in One's Sense of Time 

The grieving process alters our personal sense of time in several ways. During the traumatic hours after the death, everything in our other life comes to a halt, and our time stops. It takes a number of days before we realize that, although our world has changed forever, the rest of the world continues its usual operations.

 At my brother's funeral, my uncle came up and said to my mother she had to leave because she need to take care of her husband and her children. My mother was amazed when she said this because time had stopped for her.

For the rest of our life, however, the moment of our child's death or the loved ones' death continues frozen in time. We remember every detail of the event as if it were yesterday, and we continue to mark the chronology of our experiences with that dreadful date.

As we continue to mourn, our normal sense of time alters in another way: we mark time carefully. We count the number of months we have lived without joy, since the light of our life has been extinguished.

Thursday, September 22, 2011

Aptallar Erken olur

"Aptallar Erken Olur'den..."

"Aptal davranışlarında yanılmaz. Mantık yürütmede yanılır. Aptal şöyle der: bütün köpekler evcil hayvanlardır, bütün köpekler havlar; kediler de evcil hayvanlardır, demek ki onlar da havlar. Ya da bütün Atinalılar ölümlüdür, bütün Pireliler de ölümlüdür, demek ki, bütün Pireliler Atinalıdır..."

"Ki bu doğrudur."

"Evet, ama rastlantı olarak. Aptal doğru bir şey de söyleyebilir, ama yanlış mantık yürüterek. ... Burada bir şeyin yanlış olduğunu sezersiniz, ama neyin, niçin yanlış olduğunu göstermek için hayli çaba gerekir. Aptal alabildiğine sinsidir. Budalayı hemen tanırsınız (alığın sözü bile edilmez), oysa aptal hemen hemen sizin benim gibi akıl yürütür; arada çok küçük bir ayrım vardır..."

Monday, September 19, 2011

Yalnizlik....

Kalabalıklar içinde yalnız olmak her yüzyılda var ola gelen bir acı!

İnsan ne zaman yalnız kalır? Yalnızlığın acısını hisseder?  Ayrılıklarda mı belki evet ama beraberliklerde de yalnızlığı iliklerine kadar hisseder…

Tersten gidelim, neden insanlar sancılı da  olsa birlikteliklerini sürdürme çabasını güderler? Acaba dinlediğimiz duygulu şarkılarda, filmlerde bizim üzüldüğümüz asıl sebep ne? Her kes kendi acısına mı ağlar…

Yokluğu hissetmek acıdır, çaresizlik kaplar insanı ve geri getirememenin verdiği ıstırap yakar insanı, cendereye alır ruhu…

YOK!! Yoku bilirmisin yok işte…Yoklukta kişi  asıl var edeni keşfeder çoğu zaman, yaradanına döner yada tamamen isyanla uzaklaşır yaradanından, kendinden geçmek için ruhunu hiçleştirir…

Sevilen yoktur artık, sadece acı hatıraları kalır geride, az da olsa güzelleri…Bir müddet oyalar kişiyi fakat, eşyalar, olaylar, ve mekanlar bırakmaz yakasını kişinin. Dinlediği acılı bir şarkıda koyverir gözyaşlarını yada gizlice akıtır içine…


Nedenler, sebepler sadece garnitür olur gidene…Hızlı gitmese ölmeyecekti, ben şöyle davranmasam terketmeyecekti… Oysa giden gitmiştir bir alın yazısı gibi!

 “hani sonbaharda buluşacaktık, hazan geldi geçti, sen gelmez oldun, sen gelmez oldun…!!! ”  Bekle sen gelir diye..Giden gitmiştir.

Unutur mu insan?  Bazıları evet bazıları asla.. Gidenle gidenlerde çok olmuştur, acısını hafifletmek için gideni başkasında arayanlarda…

" BİR AYRILIK BİR YOKSULLUK

Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Karac’oğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm”

Her doğan canılı ayrılığı da tadacak, yokluğu da.. Bu acı herkese ait…Ve dünyanın her yerinde yaşandı ve yaşanacak…..

Ayrılıklar insanı silkelemeli ve bu dünyada biricik ve tek olduğunu yeniden hatırlatmalı derim. Sen varsan varlık devam ediyor, gidenle giden sadece gidenler..Ama kalan ise senin varlığın!!!

Nefes aldığın sürece sana bahşedilen hayatın hakkını verebilmelisin senle kalanlarla…

Sana Şah Damarından Daha Yakındır Allah ; Günah mı Dedin Ondan Uzak Düşmek Günah…” (Necip Fazıl)

Yalnız olmadığını içine yolculuk yapıp yeniden aldığın nefesi hissetmeye başlayınca anlayacaksın ve diyeceksin ki “yalnızlık kendi varlığımla sona erdi, artık “bir ben var bende benden içre”

Çekilen acılar olgunlaştırır insanı, her yaşanan acı odun olur, harlar ateşini, pişirdikçe pişirir insanı…Ayrılıkları böyle düşünmek gerek , her biri bir sonrakinin temeli kuvvetlendirir, yeniden yaşanacaklara bağışıklık sağlar…

Umulur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır. Umulur ki, sevdiğiniz bir şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” (Bakara Suresi: 216) 

Ne müthiş bir mekanizma ki direncini sana yeniden kazandırır, kırılan ümidin, bükülen dizlerin yeniden canlanır…

"Dildeşinden ayrı düşen yüz türlü nağmesi bile olsa, dilsizdir. Gül solup da mevsim geçince bülbülden nağme duyamazsin”" der Mevlana...

Dildeşi bulana kadar yalnızsın...

Bir Kadini Aglatmak...

Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında. kadınlar her şeye
ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya... en az erkekler
kadar yani! ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur. eğer bir kadın
yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir. ama o yüreğin
değerini bilememiş olacak ki ağlatan, gözünü bile kırpmadan teker teker
batırır iğnelerini yüreğe!

İşte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının.
yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır.
gözleri buğulanır kadının sonra. ağlamayacağım, der içinden. ama engel
olamaz işte.

Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler saplamaktadır.. bu acıya
ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın. İnce ince süzülür yaşlar gözünden;
önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli... ve kadın ağlar; hem de çok!

Sanmayın ki gidene ağlar kadın! gidenin giderken koparttığı yerdir onu
ağlatan, orada bıraktığı yaradır. o yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa
bile izinin kalacağını bilir kadın; o yüzden ağlar. ama bilir misiniz,
ağlamak kadınları olgunlaştırır. her damla, daha çok kadın yapar
kadınları. her damla bir derstir çünkü. bazen kadınlar ağladığında çoğu
insan, ağlama niye ağlıyorsun ki, değmez onun için derler.

Bilmediklerindendir böyle demeleri. çünkü yürekleri acıyan kadınlar
ağlamazlarsa, ölürler. İçlerindeki zehirdir onları öldüren!

Ağlayarak o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizlerler
yaralarındaki! çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür
yaraları.
dönüşmemesi lazımdır oysa. o yüzden de bolca ağlarlar. zaman geçer
sonra. kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler. umarım öğrenirler, yoksa
ruhlar sapkın yollara çarpar kendini. sapan ruhların doğru yolu bulması da
yeni acılar demektir. bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda
öğrenirler kendilerine sarılmayı...

Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında. her
damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça o safça inandıkları
aşk gerçeği onların gözünde küçülür.. küçüldükçe değerini yitirir ve işte
o zaman kendilerine sarılıp, yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden.
güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan...

İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var
diye; hepsi kariyer derdinde olan. çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar.

Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki, o kadar çok
ağladılar ki! artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar,
o yüzden kendilerine sarılıyorlar. çünkü biliyorlar ki sarıldıkları
adamlar onları hak etmedi; hem de hiçbir zaman! hep bir çıkarları oldu
sarıldıkları adamların. e o zaman niye sarılsınlar ki!

Niye sarılalım ki!
Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur.
Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır. bilin ki, artık aşkın
olmadığına inanmıştır. bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır.

O da kim, ne diye sormayın artık. çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda
kendilerine sarılırlar çünkü!

Sunday, September 11, 2011

Love

Once upon a time, in an island there lived six feelings and emotions: Happiness, Knowledge, Love, Sadness, Richness and Vanity. One day they discovered that the island began sinking! So all of them built boats and canoes and left, one by on...e. Except for Love. Love wanted to delay abandoning her beloved island as long as possible.

When the island had almost sunk, Love decided to ask for help.
Richness was passing by Love in a boat. Love asked, "Richness, can you take me with you?"

Richness answered, "Sorry, Love, I can't. There is a lot of gold and silver in my boat, so there is no place here for you. With both of us in here we will sink for sure."

Love next asked Vanity who was also sailing by, but Vanity offered the same answer.
"I can't help you, Love. You are all wet and might damage my boat," Vanity answered.

Sadness was close by, so Love asked, "Sadness, take me along with you."
"Oh . . . Love, I am so sad that I need to be by myself!", sadness said in a gloomy voice.

Happiness passed by Love, too, but she was so preoccupied with her happiness that she did not even hear when Love called her.

Suddenly, there was a voice, "Come, Love, I will take you."

It was an elder with a tattered head scarf. An overjoyed Love jumped into the boat. When they arrived at a dry land, the elder went her own way.
Love looked around and saw the Knowledge who was the first to have landed there a while ago.

"Who Helped me?" Love asked.
"It was Time," Knowledge answered.
"Time? Why time?" Love was surprised.

"Because only Time is capable of understanding how valuable Love is." The Knowledge smiled.

Wednesday, September 7, 2011

To my brother


Today I am sad, mainly so incredibly sad that you are not with us anymore. I miss you so much, so much more than words can ever say. It was so nice to see you in a dream the other night. I don’t remember every detail, unfortunately, but I do remember hugging you and telling you how much I miss you. You replied that you miss me too. It was so comforting to hear that, you have no idea. I think it was the first time that I got some kind of answer from you, the first time where the situation in which I saw you was real life related and not just completely random and unrealistic. Thank you for having done that.

I hope that you are doing better and are so very happy wherever you are today. I hope you have found your peace, I wish you that with every ounce of my body.

I will love and miss you forever, until I see you again.

Your sister Emine

........................

If I could write a story
It would be the greatest ever told
Of a kind and loving my little brother
Who had a heart of gold

If could write a million pages
But still be unable to say, just how
Much I love and miss him
Every single day