Ellerim çaresiz düşüvermiş yanlarıma
Kopkoyu bir sis içindeyim.
Alınyazımdan kopardığım her anın
Sarhoşluğu titriyor dizlerimde.
Yüzün gözlerimin önünde binlerce tablo
Her fırça darbesi bir ruh gibi üflenmiş.
Sokağa çıkma yasağında kurutulmuş gül yaprakları,
Biraz yeşil, sıcak gün ışığında bekletilmiş,
Düşüyor omuzlarından
Roman kahramanlarından çalınmış
Eflatun bir parıltı.
Her renk bir başka ışık gibi süzülüyor,
Dolaşıyorsun avuçlarımda, parmak uçlarımda.
Aldığım kokuda Konstantinopolis oluyorsun,
Tenimi ısıtan ılık rüzgârda İstanbul.
Seni bulmak istiyorum;
Karanlık sokaklarda kaybolarak,
Boğazın yakamozlu yerlerinde şiirler yazıp,
Salıncağın altındaki çukur gibi azalarak.
Uzanıveriyorsun gözlerimin önünde
Buğday tarlalarından vapurlar geçiyor
Dalgaları neredeyse denize vuracak.
Elime bir kıymık gibi batıyor
Gecenin aydınlığında artık görülmeyen yıldızların
Gözlerinden yansıyıp yüreğimi burkan
Gümüşi ve hüzünlü şarkısı.
Zeytin ağacının dibindeki
Huzur gibi düşen gölgen için
Hangi ışığın önüne koysam seni bilemiyorum;
Ama bildiğim bir şey var
Seni artık hayal bile edemiyorum.
No comments:
Post a Comment