Saturday, April 30, 2011

From Peaceful Warrior

Paradox; yasam insan beyninin anlayamayacagi karmasalarla doludur, cozmek icin vakit harcama....
Humor; yasama en cok da kendine gulmeyi unutma....
Change; hayatta hicbirsey ayni kalmaz, hersey degisir unutma.....
 

Izlenilmesi izlenirken de dusunulmesi gereken guzel bir film Peaceful Warrior ...
 
[from trailer]  
Socrates: Everything has a purpose, even this, and it's up to you to find it.
Socrates: A warrior does not give up what he loves, he finds the love in what he does
Socrates: I call myself a Peaceful Warrior... because the battles we fight are on the inside
Socrates: This moment is the only thing that matters.
Socrates: Where are you? 
Dan Millman: Here. 
Socrates: What time is it? 
Socrates: What are you?  
Dan Millman: This moment.
Joy: [to Dan, touching his chest] I don't think your leg was the only thing that got broken.
Dan Millman: The journey is what brings us happiness not the destination
Dan Millman: The ones who are hardest to love are usually the ones who need it the most.
Socrates: Those who are the hardest to love, need it the most
Socrates: There is only the journey
Socrates: A warrior is not about perfection or victory or invulnerability. He's about absolute vulnerability.
Socrates: There is no starting or stopping - only doing.
Dan Millman: There are no ordinary moments.
Socrates: It's the journey, not the destination.
Socrates: There's no greater purpose than service to others.
Socrates: Everyone wants to tell you what to do and what's good for you. They don't want you to find your own answers, they want you to believe theirs. 
Dan Millman: Let me guess, and you want me to believe yours. 
Socrates: No, I want you to stop gathering information from the outside and start gathering it from the inside.
Socrates: People are not theirs thoughts, they think they
are, and it brings them all kinds of sadness.

Street Chic

Coming up with a new sartorial game plan doesn't necessarily mean a complete wardrobe revamp. Sometimes, all it takes is an unexpected bag, a shoe you might have overlooked, or a piece of jewelry you acquired by happy accident, and—BAM—you've got a whole new outlook on dressing!Lucky us,we are in spring and have chance to enjoy color!

Photographers from across the world capture the street style of their hometowns.Let's look at  fashion trends in LA(http://www.elle.com/Fashion/Street-Chic/Global-Street-Chic)

From LA:

The girl is an  is in an Urban Outfitters dress, and LF sweater.

A girl is in the picture below in her boy friend's shirt and vintage scarf.
This young lady is in an Isabelle Laborten dress.





































The girl is in a vintage dress and hat, and Converse shoes.






































The girl  from Orange County, in a vintage dress and sandals.

 The model wears a Heritage shirt and denim shorts.
 Another shot from the streets in LA: feminine look with mini dress and top:                                                   

`

Ich Will Mit Dem Gehen, Den Ich Liebe



[Original]

Ich will mit dem gehen, den ich liebe.
Ich will nicht ausrechnen, was es kostet.
Ich will nicht nachdenken, ob es gut ist.
Ich will nicht wissen, ob er mich liebt.
Ich will mit ihm gehen, den ich liebe.

[Translation]


I want to go with the one I love.
I do not want to calculate the cost.
I do not want to think about whether it's good.
I do not want to know whether he loves me.
I want to go with whom I love.

[Çeviri]

İstiyorum gideyim sevdiğimle.
İstiyorum boş vereyim sonu ne olacak.
İstiyorum düşünmeyeyim iyi mi kötü mü.
İstiyorum bilmeyeyim beni seviyor mu.
İstiyorum gideyim sevdiğimle.

Bertolt Brecht

Cemal Süreya'nın Eşi Zuhal'e Mektubu


15 Temmuz 1972

 Senin eşsizliğin, bulunmazlığın üstüne ne söylesem eksik kalır. Sadelikten korkmayan bir kadınsın bir kere. O köprünün altında vb. satılan balık-ekmekten alıp yemek istemen beni çok gönendiren şeylerden biri. Sana ondan almak isteyişimin tek nedeni midenin sağlığını düşündüğümdendir. Bunu kaç kez söyledim sana. Adapazarı'ndaki kızla - neydi adı onun? - çektirdiğin fotoğrafta senin bütün hayat tavrın gizli. En gösterişsiz koşullarda da sen o koşullardan hiç utanmadan, hiç yüksünmeden, bir ayağını gözüpek bir rahatlıkla ileri atabilirsin. Beni nasıl savunursun sonra. Birisi bana çok şişmanladığımı söylemişti de, hemen saldırıya geçmiş, şişman olmadığımı ileri sürmüştün. Oysa pekala fazla okkalanmıştım o günler. Sen busun işte: sevdiğini her durumda savunursun, onun kusurlarını görmezsin. Ne sevgilisin sen...
 
Ama aragon'un şu sizesi de bir gerçek:
"göğsüne bastırırken kırar sevdiği şeyi"

 
O da var. Kişi kimi zaman çok sevmenin getirdiği yanlışlıklara da düşüyor. Sevdiği şeyi göğsüne fazlaca bastırırken örseliyor onu, hoyratlaşıyor bir yerde aşk. Acaba bu gerçekten aşkın kaçınılmaz bir gereği mi? Kimi zaman öyle belki. Ama, ben öyle olmamalı diyorum. insani çizgiden sapmamalı. Aşkı, insani çizgide bütünlemeli. Mutluluk da sanırsam, o zaman bütünleniyor. Güven mutluluğun temelidir. Güven aşkın ve her türlü aşkın, yani cesaretin, yani kavganın temelidir. Mevhibe'nin ismet'ten kuşkulanabileceğini aklın alıyor mu? bu noktada bir özeleştiri yaparsak, sende güvenin, bende bakımın zaman zaman aksar gibi olduğu sonucuna varabiliriz. 

 Ne demiş şair:
 
"aşklar da bakım istiyor öğrenemedin gitti"
aynı şair şöyle bir dize de ekleyebilirdi şiirine:
"aşklar tam güven istiyor güvenemedin gitti"
"ince vızıltı"

 

Memo bugün denize gitti. Sapkasıyla. içsel, kardeşi gamze ezel'le akşamdan geldi. Gece bizde kaldılar. Sabah da Memo Emrah'ı alıp kampa gittiler. Memo bensiz gitmek istemedi: "babam gelmezse denize gitmiyorum" dedi. Sonra ben kendisini ikna ettim. "denize girmemek" ve "başını sabunlamamaları" şartı ile razı oldu gitmeğe. Akşam getirecekler. Yarın sabah da onu Perihan'lara götüreceğim.
 
seviyorum seni.
se-vi-yo-rum.
sen?

 
Simdi gidip sana bir tavuk alacağım. Seversin sen.Sıcak su geldi. Banyo yaptım. Akşam saat 08.30'da ercü geldi. Içsel'ler evde olduğu için ercü ile çıktık. Kahveye gidip oturduk. Sen uyuyabildin mi? Verilen yemeklerini yedin mi? Tavuğun bir budunu o yanındaki kadına ver, gerisini bir oturuşta yersen çok sevinirim. Werther de charlotte'nin üst üste verdiği tereyağlı ekmek dilimlerini atıştırmadan edemiyordu. Unutma bunu.

 
Yaz günleri geldi. Geçen yaz neredeydik, bu yaz neredeyiz, gelecek yaz nerede olacağız kim bilir? 


Anımsayalım o dizeleri yeniden:

"hayat kısadır kuzucuklarım
yine de uzundur kuzucuklarım."

 
Sişli'de okmeydanı dolmuşlarının kalktığı yerde, salaş bir kahvehanede yazıyorum sana bunları. cocacola içtim. sigara içtim.


Az sonra sana koşacağım. Bir çeşmeye koşar gibi koşuyorum sana
anlasana!


Cemal Süreya

Hasret


Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli,
belini sarmayalı,
gözünün içinde durmayalı,
aklının aydınlığına sorular sormayalı,
dokunmayalı sıcaklığına karnının.

Yüz yıldır bekler beni
bir şehirde bir kadın.

Aynı daldaydık, aynı daldaydık.
Aynı daldan düşüp ayrıldık.
Aramızda yüz yıllık zaman,
yol yüz yıllık.

Yüz yıldır alacakaranlıkta
koşuyorum ardından.



Nazim Hikmet

Monday, April 25, 2011

Is There Something Missing In Your Life, too?

How often do you hear people complaining like‘’There’s something missing in my life. If only I knew what it was, I could do something about it’? Perhaps you think those kind of thoughts yourself.

My reasoning goes like this… If you feel there’s something missing in your life, then you’ve probably lost some (or all) of your connection to the activities, values and people that give meaning to your life. These meaningful elements of your life are part of you, they’re deep within you. So to try to reconnect with them by experimenting with an increasing number of new experiences, each of which you stick with for less and less time because they don’t deliver what you’re looking for, is a rather disheartening waste of time and effort.

So instead of trying harder and harder to find that elusive thing, what you really need to do is to slow down, calm down and allow yourself to take breath. Know that the missing something can’t be found by external efforting or searching.

But when you feel drained, and when you’re pushing yourself hard because you don’t know what else to do, that’s the time to stop trying. By stopping, you’ll be more likely to hear the quiet voice of your creativity suggesting a way forward. You may need to rest for a while before it makes itself heard, but by giving it space, you’ll be heading back onto the right track.

By the same token, rather than gathering new possessions, why not try some decluttering? Clear out all the old items blocking your space and you'’ll feel lighter, liberated, a sense of space and opportunity. The reality is that the harder you search for the missing something, the more elusive it will become. But if you clear the space, it will reveal itself willingly.

Paradoxically when there’s something missing, it’s most likely not something more that you’re looking for at all. You’re probably not looking to fill a space but to create one.

* Do you know (or suspect) that you’re trying too hard at something?
* Are you prepared to stop trying, to go with the flow, and see where it takes you?
* What can you declutter, creating space for your well being and success to flourish?

Sunday, April 24, 2011

Science Teacher Education in Turkey

Science Teacher Education in Turkey

In Turkey, PSTs ( preservice science teachers’) are placed in undergraduate teacher education programmes through a nationwide university entrance examination after graduating from high schools. Students must submit a list of programmes that they would like to study in their order of preference after taking the examination. Students’ grade point aver- ages in high school are also important to be accepted by science teacher education programmes. Most of the candidates for science teacher education programmes come from science programmes in Turkish high schools. These students take more science courses and more advanced science courses at the high school level than other students.

There are currently 37 universities that have middle school science teacher preparation programs in Turkey. Specifically, the middle school science teacher education program is a four-year program (eight semesters) in all education faculties after the government established the Turkish Higher Educational Council in 1981. The PSTs’ sole responsibility is to teach science to their students from Grades 6 to 8 after graduating from the faculty. In this program the PSTs needed to complete 154 credits of course work distributed in six areas: general science and laboratory courses; more specific science courses, such as analytical chemistry; mathematics courses; general culture and language courses; general education courses, such as Educational Psychology; and science methods courses (Turkish Higher Educational Council, 2006).

Currently, most faculty members teaching PSTs in the science teacher education programs have backgrounds and research interests in science such as analytic chemistry and solid-state physics rather than science education because science education is a very new academic field in Turkish higher education. Many Turkish graduate students have been supported by the Turkish Higher Educational Council and the Turkish Ministry of National Education for completing masters and PhD theses in science education in universities in the UK and the USA for the past 7–10 years. As in any other developing country, because of the lack of financial resources and a huge number of teacher candidates, ‘chalk and talk’ is the dominant teaching method in the programs.

Friday, April 22, 2011

Classic Love Letters

After my conversation with my girl friend, I decided to collect love letters.

Letter 1-


My beloved angel,

Just the thought of writing to you puts a smile on my face and my heart because of the memory of your love. There are a million reasons why I love you and I could never get a tender, kind, trustworthy, caring and understanding friend and companion.  Your concern keeps me going, making my heart yearn for you; your touch, your smile, your kiss… I love everything that comes with your package.

I love you a million times over and nothing will ever change that.

Lots of love,
.......


Letter 2-

Love Letter from Franz Kafka to Felice Bauer
(November 11, 1912)


 
Fräulein Felice! 

I am now going to ask you a favor which sounds quite crazy, and which I should regard as such, were I the one to receive the letter. It is also the very greatest test that even the kindest person could be put to. Well, this is it: 

Write to me only once a week, so that your letter arrives on Sunday—for I cannot endure your daily letters, I am incapable of enduring them. For instance, I answer one of your letters, then lie in bed in apparent calm, but my heart beats through my entire body and is conscious only of you. I belong to you; there is really no other way of expressing it, and that is not strong enough. But for this very reason I don’t want to know what you are wearing; it confuses me so much that I cannot deal with life; and that’s why I don’t want to know that you are fond of me. If I did, how could I, fool that I am, go on sitting in my office, or here at home, instead of leaping onto a train with my eyes shut and opening them only when I am with you?... 

Letter 3-

Love Letter from Victor Hugo to Adele Foucher
(1821) 



My dearest, 

When two souls, which have sought each other for, however long in the throng, have finally found each other ...a union, fiery and pure as they themselves are... begins on earth and continues forever in heaven. 

This union is love, true love, ... a religion, which deifies the loved one, whose life comes from devotion and passion, and for which the greatest sacrifices are the sweetest delights. 

This is the love which you inspire in me... Your soul is made to love with the purity and passion of angels; but perhaps it can only love another angel, in which case I must tremble with apprehension. 

Yours forever,
Victor Hugo

Letter 4- 

 Love Letter from John Keats to Fanny Brawne

March 1820 

Sweetest Fanny, 

You fear, sometimes, I do not love you so much as you wish?

My dear Girl,

I love you ever and ever and without reserve. The more I have known you the more have I lov'd. In every way - even my jealousies have been agonies of Love, in the hottest fit I ever had I would have died for you. I have vex'd you too much. But for Love! Can I help it? You are always new. The last of your kisses was ever the sweetest; the last smile the brightest; the last movement the gracefullest. When you pass'd my window home yesterday, I was fill'd with as much admiration as if I had then seen you for the first time. You uttered a half complaint once that I only lov'd your Beauty. Have I nothing else then to love in you but that? Do not I see a heart naturally furnish'd with wings imprison itself with me? No ill prospect has been able to turn your thoughts a moment from me. This perhaps should be as much a subject of sorrow as joy - but I will not talk of that. Even if you did not love me I could not help an entire devotion to you: how much more deeply then must I feel for you knowing you love me. My Mind has been the most discontented and restless one that ever was put into a body too small for it. I never felt my Mind repose upon anything with complete and undistracted enjoyment - upon no person but you. When you are in the room my thoughts never fly out of window: you always concentrate my whole senses. The anxiety shown about our Love in your last note is an immense pleasure to me; however you must not suffer such speculations to molest you any more: not will I any more believe you can have the least pique against me. Brown is gone out -- but here is Mrs Wylie -- when she is gone I shall be awake for you.

 Remembrances to your Mother.
Your affectionate, J. Keats 


 
 

Friday, April 15, 2011

Beni Anladigini mi Saniyorsun?

Toplumdaki her bireyin cevresindeki olaylara karsi gelistirdigi farkli tepki modelleri vardir. Bazilarimiz kimi durumlari kayisizlikla karsilayabiliyorken, bazilarimiz da beklenende fazla tepki verebiliyor. Tepkilerimizi belirleyen baslica faktorler: toplumsal kulturden ogrendiklerimiz, ahlaki degerlerimiz, aliskanliklarimiz vb. Eger karsilastigimiz durum bunlardan herhangi biriyle celisiyorsa tepki vermekten kendimizi alikoyamayamiyoruz. Peki bu gibi durumlarda nasil davranmaliyiz? Bu gibi durumlarda icinde bulundugumuz ofke bizi kontrol eder konuma gelir.Cogu zaman "sozumuz" aklimizda durmaz; dilimizin ucuna takilip kalmaz,aniden soyleniverir.Sonucta istenmeyen gerginlikler gorulur.

Harriet Larner, kitabi "The Dance of Anger" 'da bu konunun altiniz cizmis ve bize kontrolumuzu bireysel gelisim icin nasil kullanabilecegimize dair bircok ipucu vermis. Kitabin begenilen yonlerinden biri: kadinlara toplum tarafindna verilen kizginligini belli etmeme rolu( Bu rol feminen olmak olarak kitapta adlandirilmis bulunmakta).

Bilimis bir soz der ki: "Yanlislar insanlar icindir". Sonuclari hos olmayan duygusal gerginliklerin bir cogu ikili iletisimde kisilerin birbirini anlayamamasindan ya da yanlis anlamasindan kaynaklanmaktadir. Yanlis anlasilmalari onlemek icin oncelikle acik bir sekilde iletisim kurmayi denemek ilk sart!Lerner, ozellikle duygusal gerginliklerin oldugu anlarda kisilere "sen" ile baslayan cumleler kurmak yerine "ben" ile baslayan cumleler kurmayi onermis verdigi Kate ve annesi  arasindaki dialogta.

Bireylerin ulasilabilir ve anlasilabilir olmasi kaliteli bir iletisimde hic kuskusuz ice donuk ve kapali olmaktan daha yararlidir.Bu arada bir cogumuzun icine dustugu hatalardan biride " Seni anliyorum" demektir. "Seni anliyorum" demek karsimizdaki insani anlamak icin asla yeterli degildir. Baska bir insanin dunyasini anlamak hic de soylenildigi kadar kolay degildir. Anlayabilecegimiz farkli boyutlar ve icerikler olabilir ama bu demek degildir ki bir insani derinlemesine anlayabilelim.Baska bir bireyi derinlemesine anlamaktan once izlenebilecek en akillica yontem once kendimizi derinlemesine anlamak, anlamaya calisabilmek.Sonrasinda diger bireyi anlamaya calismak cok daha kolay olacaktir.Örneğin toplumsal cinsiyet özelliklerinden dolayı kadınlar ve erkekler, gerginlik ortamlarında farklı tepkiler gösterirler. Bu tür ortamlarda anlama çabalarımızın da farklılasması gerekebilir. 

Çoğumuz aynı sözlüğe dâhil eşdeğer sözcükleri ve cümleleri kullanırız. Ama unutmamalıyız ki; bunlardan bazılarını diğer insanların kullandığından daha farklı anlamlarda kullanıyor olabiliriz. Belki de kullandığımız sözcüklerin gerçek anlamlarından da habersiz olabiliriz. Bazı davranışlarımız, herkesin bildiği, alıştığı türden olmayabilir. Bu nedenle karşılaştığımız ifade ve davranışların anlamları kadar kendi yaklaşımlarımızın da doğru anlaşılmasına gayret etmeliyiz. Görünüşün bizi aldatmasına izin vermemeli, gerektiğinde tehdit etmeyen, korkutmayan, yargılamayan ve ‘infaz etmeyen’ açıklamaya yönelik sorular sormalıyız.

Size basit ve sıradan gelen soruların cevaplarının karşımızdaki için zor olabileceğini hatırlamamız gerekir. Bazı özel konularda insanlar konuşmakta zorluk çekerler. Özel yaşam, cinsellik, duygusal ilişkiler, korkular veya ayıp – yasaklı kabul edilen sorunlar genelde konuşulması zor konulardır. İnsanların bunlara ve benzerlerine ilişkin açıklama yapmakta zorlanmalarını anlayışla, saygıyla ve en önemlisi sabırla karşılamak gerekir.

İnsanların agrı eşikleri gibi bazı kavram ve olaylara ilişkin dayanıklılıkları da farklıdır. Örneğin bazı insanlar ölümü daha az tepkiyle karşılarken, kimileri ile bu konuda iletişim kurmak çok zor ve sıkıntılı olabilir. Nasıl karşılandığından emin olmadığımız konularda iletişim kurarken dikkatli olmak zorundayız. Bir insanla iletişim, özel bir durumdur.

Dogru bir tane değildir. İnsanların sorunlara karşısında buldukları çözümler farklı olabilir. Her insanın kendine özgü bir yarar ve cozum yaklaşımı vardır. Bu nedenle bir iletişim sırasında önerilerde bulunurken, işimize yarayan bir yaklaşımın karşımızdaki kişi tarafından faydalı bulunmayabileceğini kabul etmeliyiz. Bu tür durumlarda dayatmada bulunmak yeni gerginliklere yol açabilir. Aynı dili konuştuğumuz halde sözcüklere yüklediğimiz anlamların çok farklı olabileceğini hatırlamak zorundayız. Tam olarak anladığınızdan emin olmadan yargılara varmamalıyız. İletişimin özel ve özgün bir durum olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir.

Dipnot: 

Harriet Lerner Hakkinda: Calismalari ozellikle aile bireyleri arasindaki iliskiler ve kadin psikolojisi uzerine odaklanmistir. Sayisiz makalesi ve on kitabi yayinlanmistir.Bunlardan en cok ses getiren, New York Times bestseller' de yer alan kitaplari:The Dance of Anger, Women in Therapy, The Dance of Fear.


Thursday, April 14, 2011

To my girl friends:It is broken!

Have you ever broken up with someone? Left a job that you were not happy in? Or cut something out of your life that was not working for you? When you go through any of these, I know it is natural try to numb your pain by reaching out for things that make you feel good: martinis, French fries, ice-cream etc. But while numbing yourself is a coping strategy, it is not affective one.

What you need to do is that have some distances who is causing your pain. Even if it is the last thing you need to the most… Work on building your self-confidence. Keep the focus on yourself for yourself.
Until he broke up with you did not realize that you were too busy taking care of him. It is great moment to moving on your fabulous new life.

But before you should try facing up your relationship. Facing up what your relationship was actually like- not just remembering or rewriting the good or bad parts, but dealing with how it really was between you and realizing that the breakup makes sense on some level- is the most critical step you can take in the being honest perhaps is the only one way if you want to grow after this experience. Avoiding truth not only prevents you from learning from your mistakes, is also reinforces the belief that you need to fool yourself to get by. Stop teaching yourself like that!!Take this golden opportunity and get real about your relationship and what really happened. Admit that it was not great all the time…

Sure it is a slow process. Once you accept that it is a slow process, you will be surprised at how quickly you heal. And yes, that magic moment will come when it will not even occur to you thinking about him.

Accept this: not all men but most of them have a tendency to recover themselves more quickly from the setback of heartbreak. The truth is that man and women are wired differently and tend to deal with their breakups in different ways. Men seem to be more sexually driven by nature and seek companionship more frequently and less selectively. On the other hand, while a woman in the midst of heartbreak, she may not able to even think of looking at another guy. Keep this reality on your mind!

Sarkısı Beyaz

Ayıcılar geçti, affedilmemiş insanlar geçti
Şehirler taş yürekliydi şarkısı-beyaz
İnsanların büyük rüyaları vardı
İnsanlar bir ölümle öldüler ki
Sevgiler arasında şaşırıp
Bir unuttular ki deme gitsin
Ben olanca kuvvetimle halatlara asılıyorum nafile
Ben ayrı düşmüştüm bir kere
Ayrı düşmüştüm insanlardan
Bu yıldız tutmaz mavilikte
Ne deniz ne köpük kar der bana
Arada bir ağlamak için
Onu kocaman ellerimle sevdim
Ölüm daha saçlarına gelmemişti şarkısı-beyaz
Saçlarını kestim ,şarapla ıslattım
Saçlarını koynumda saklıyorum
Arada bir ağlamak için
Ve suların altında mavileyin
Küstah bir çalparaydı ayağını uzatmış
Mesut hatırasına balıkların
Ve kocaman küfürleriyle sarhoş
Yatardı yavaşlamış tüyleriyle
Gemicilerin öldürdüğü kuş
Siraküzaya uğrayamadık
Torbadaki çakıllara baktım şarkısı -beyaz
Sonra dalgalar geldi dile
Sonra bir mavilik aldı her yerimizi;
Nasıl hatırlıyorsan dünyayı
Öyle
8 ocak 1953/Mülkiye dergisi
Cemal Süreya

Tuesday, April 5, 2011

Şeyh Bedrettin Destanı'ndan...

VI

bir gece bir denizde yalnız yıldızlar
ve bir yelkenli vardı.
bir gece bir denizde bir yelkenli
yapayalnızdı yıldızlarla.
...yıldızlar sayısızdı.
yelkenler sönüktü.
su karanlıktı
ve göz alabildiğine dümdüzdü.

sarı anastasla adalı bekir
hamladaydılar.
koç salihle ben
pruvada.
ve bedreddin
parmakları sakalına gömülü
dinliyordu küreklerin şıpırtısını.

ben:
— ya! bedreddin! dedim,
uyuklayan yelkenlerin tepesinde
yıldızlardan başka bir şey görmüyoruz.
fısıltılar dolaşmıyor havalarda.
ve denizin içinden
gürültüler duymuyoruz.
sade bir dilsiz, karanlık su,
sade onun uykusu.
ak sakalı boyundan büyük küçük ihtiyar
güldü,
dedi:
— sen bakma havanın durgunluğuna
derya dediğin uyur uyur uyanır.

bir gece bir denizde yalnız yıldızlar
ve bir yelkenli vardı.
bir gece bir yelkenli geçip karadenizi
gidiyordu deliormana
ağaçdenizine…

NAZIM HİKMET

Dus gibi gecisin

Ne denli ürkünç, sürüklemek tek başına
Yaşamın ağır zincirlerini;
Neşe paylaşmaya hazır herkes,
Kimse paylaşmak istemez kederi.
Yalnızım burada göklerin çarı gibi;
Acılar yığılı yüreğimde,
Boyun eğerek yılların kadere,
Görüyorum, bir düş gibi geçişin.
Fakat yeniden geliyor yıllar;
Parıldayarak eski hayallerle;
Yalnız bir tabut görüyorum bekleyen
Öyleyse artık yaşamak neden?
Hiç kimse üzülmeyecek
Ve, eminim ki insanlar
Doğumumdan daha çok
Ölümüme sevinecek.
LERMONTOV

Taş Parçaları

Günler öylece kendi kendine geçsin diye
Bir camın arkasında durdum
Bana dokun...masın hiçbir şey

Hiçbir şey yarama merhem olmasın
İyileşecekse , hiçbir şeysiz iyileşsin diye
Bir camın arkasında durup
Akana hayata ve zamana baktım..

Bilirdim , biliyordum , biliyorum,
Bittiğinde , geçtiğinde ,
Azaldığında sızı iyileştiğimde ,
O saman tadıyla karıştığında ;
Her şey daha acı olacak..

Birhan Keskin

Sunday, April 3, 2011

Grown Woman

Girls leave their schedule wide-open and wait for a guy to call and make plans.
Grown women make their own plans and nicely tell the guy to get in where he fits.

Girls want to control the man in their life.
Grown women know that if he's truly hers, he doesn't need controlling.

Girls check you for not calling them.
Grown women are too busy to realize you hadn't.

Girls are afraid to be alone.
Grown women revel in it-using it as a time for personal growth.

Girls ignore the good guys.
Grown women ignore the bad guys.

Girls make you come home.
Grown women make you want to come home.

Girls worry about not being pretty and/or good enough for their man.
Grown women know that they are pretty and/or good enough for any man.

Girls try to monopolize all their man's time (i.e., don't want him hanging with his friends).
Grown women realize that a lil' bit of space makes the 'together time' even more special-and goes to kick it with her own friends.

Girls think a guy crying is weak.
Grown women offer their shoulder and a tissue.

Girls want to be spoiled and 'tell' their man so.
Grown women 'show' him and make him comfortable enough to reciprocate without fear of losing his 'manhood'.

Girls get hurt by one man and make all men pay for it.
Grown women know that that was just one man.

Girls fall in love and chase aimlessly after the object of their affection, ignoring all 'signs'.
Grown women know that sometimes the one you love, don't always love you back-and move on, without bitterness.

Girls will read this and get an attitude.
Grown women will read this and pass it on to other Grown women and their male friends.

Do not go where the path may lead, go instead, where there is no path and leave a trail."

WHICH ARE YOU?

A Girl or Grown Woman