“Iste oluyorum. Kimseyi suclamayin bundan oturu. Hele dedikodudan UNUTMAYINKI, merhum nerfret ederdi. Anacigim, kardeslerim, yoldaslarim: Bagislayin beni. Is degil bu, biliyorum, kimseyede ogutlemem, ama benim icin baska bir cikar yol kalmamisti.” Bu satirlar 1930 da intihar eden sair Mayakovski’ nin olmeden once yazdigi son mektubunda yer aliyordu. Halbuki oncesinde Yesen in olumu icin yazdigi agitta:
“Su yasamda,
en kolay istir olmek.
Asil guc olan,
yepyeni bir yasama baslamak” tir diyerek intihari
sorgulamisken.
Bu iki isim disinda kimler yokki intihar edenler listesinde:
Marliyn Monroe, Heinrich Von Kleist, Vincent Van Gogh, Stefan Zweig, Virginia
Woolf, Walter Benjamin, Marina Ivanovna Tsvetayeva, Vladimir Vladimirovic
Mayakovski, Sergey Aleksandrovich Yesenin, Cesare Pavese ,Sadullah Paşa, Beşir
Fuad, Şakir Efendi, Tokadizade Şekib, Halil Nihat Boztepe, Metin Akbaş, İlhami
Çiçek, Soysal Ekinci, Nilgün Marmara, Hüseyin Alacatlı,Yavuz Çetin ve daha
nicesi.
Olum ve yasam yeni yetme kavramlar degil. Her zaman canlinin
dogumuyla imzalamis oldugu sozlesmenin kacilmaz sonu: olum. Olumlerin en trajik
olani ise intiharlar. Peki neden intihar eder insan? Artik duygularini ifade
edecek yontem bulamadigi icin mi? Yoksa inanc yetersizliginden mi? Cevap ne
olursa olsun, intihar normal olumlerden cok daha aci verir geride kalanlara. Eger
geride kalan, sansli azinliktan ise, elinde yasamin son tanigi olan intihar
mektubu vardir.
Suphesiz intiharlardan geriye kalan en trajik belge intihar
mektubu. Hazin bir sonun belgesi olarak kagida dusan bu satirlar, sahibinin son
hamlesinin de sahidi gibidir. Besir Fuad, bileklerini kestikten oldugu ana
kadar tuttugu notlarda sunlari yaziyor: “ Kagit dahi kanla mulemma… Intiharimi
da fenne tatbik edecegim; Siryanlardan (atardamar) birinin gectigi mahalden
cildin altina klorit kokain siringa edip buranin hissini iptal ettikten sonar orasini
yarip siryani keserek seyelan- I dem (kanin akmasi) tevlidiyle(sebebiyle) terk-I
hayat edecegim. Ameliyatimi icra ettim. Hicbir agri duymadim. Kan aksi diye
hiddetle kolumu kaldirdim..” Sair Johann Christian ise Besir Fuad tan farkli “Iyi
bir olum en guzel yasamdir” diyor.Rus şair Sergey Yesenin ise, intihar etmeden
once yazdigi son siirinde:
“Şu yaşamda yeni bir şey değil ki ölüm,
Ama pek öyle yeni
sayılmaz yaşamak da.” diyor.
Bunalım, terk edilmislik ve anlik yada uzun sureli caresizlikler
var bu ve bunun gibi intiharlarin arkasinda. Ressam Van Gogh, gogsune kursun
sikmadan once yazidigi mektubunda sanki intiharinin isaretlerini vermis:
“… Yasadigim korkunc bunalimi yenebilsem,
kendi kendime yineledigim, cevreden isittim ayiplamalari ustumden atabilsem,
gercek bir gelismeye ulastirabilecek firsati, gucu bulabilsem ve buldugum yolda
azimle ilerleyebilsem…”
19. Yuzyilin ikinci yarisinda Fransa ve Almanya, intihar eden yazarlardan etkilenerek ayni yontemle yasamlarina son veren okurlarla calkalandi. Shakespeare’in eserlerindeki 50’den fazla intihar vakasi da o donemlerde intihari tetikledi mi bilinmez; ancak ayni etkinin Turkiye de gorunmedigi soylemek mumkun. Siirlerini kitaplastirmak icin Istanbul a gelen Kaan Ince, bir otelin besinci katinda henuz 22 yasinda yasamina kiydi.Siirleri ise ancak olumunden sonar basilabildi. Bunun gibi ornek vakalarida cogaltmak mumkun.
…..
Ne care ki intiharlar hicbir seyi cozmuyor,aksine muazzam
bir hayatin gulunu solduruyor,dunyayi “onsuz birakiyor”, ve geride kalanlar
icin koca bir aci yumagi birakiyor. Geride kalanlarin hergun hayatlarinin
anlamlarini sorguladigi, hayatlarina anlam katma cabalarida iceren karismis,
acilmayi bekleyen koca bir aci yumagi…
No comments:
Post a Comment