Dünden kalma,yarınsız ümitlerin ayazında üşüyorsun biliyorum.Sen henüz
ölmeden bir çok şey öldü içinde…Bir çok şey yeşermeden soldu
yaprağında.Sahralar açlığında âb-ı hayat suyuna muhtaçsın.Ve sahra kadar
çatlamış dudakların…Yalnızlıklara gebesin,ayrılıklar getiriyorsun
dünyaya taze canlı…
Bende pek mutlu sayılmam.Ayrılıkların hasat edildiği dünya da topladığın
hüzün meyvelerini katık ettim aşıma.Serin-sıcak ızdıraplar içtim gece
yarılarında.Rüyalarımda vedaları gördüm,uyandığımda gerçekleşen sahih
rüyaları…Her çirkefi gördü gözlerim,hazmedemediğim bir çok çirkefi…Ve
şeytanla konuştum,korktum şeytanlaşan insanlardan.
Ve sen…
Aslında bana benziyorsun.Benden bir parça sanki diğer yüzün…Sende sevdin
biliyorum.Senide tarumar etti bir âhu’nun gözleri.Kalan ömrüne zakkum tohumları ekiyorsun.Ve
hasat mevsiminde kahrını biçeceksin yalnızlığın.Zindan duvarları senin
hüznünden kalın,senin yalnızlığından sağlam olmayacak.Senin ördüğün taş duvarlar yine seni ezecek.
Mihmanısın,
mihmanıyım,
mihmanıyız fani dünyanın…
Kalıplaşan ölüm gerçeğinin kurbanlarıyız.Aslında her köşe başında sende
bekliyorsun ölümü,onun seni beklediği gibi.Gölgen kadar yakın,gölgen
gibi peşinde ölüm.Ve sen ölümden çok ayrılıklardan
korkuyorsun.Korktuğundan belki de,en çok ayrılıkları yaşıyorsun.
Aynada yüzümün diğer yansımasısın aslında sen.Bir çok yanımız
ortak,yitirdiğimiz umutlarımız gibi.Kayıpları arıyoruz,yitikleri
özlüyoruz…Belki büyük harflerle başlamıyoruz cümlelere,belki kurduğumuz
her cümle eksik manalı.Lakin ortak yanımız,katışıksız yarım
duygularımız…Hem göz yaşlarımızın rengi de aynı, ikimizde maviyi
seviyoruz. Düşlerin rengi mavi,gerçeğin rengi siyah…Düşler kuruyoruz
mavi düşler…Gerçekler çıkıyor karşımıza siyahın en koyusu
Bu gece ortak yanımız ikimizde sarhoşuz,içiyoruz sebebi olan
sebepsiz şeylere. İki kadeh ,iki hayat ve ikimiz.Bir şişe
şarap,acılara,hüzne ve ayrılıklara katık ettiğimiz…
Şerefinize vefasız hayat,
Şerefine hüzün
No comments:
Post a Comment