Tuesday, January 1, 2013

Sana konuşurken kendime susuyorum…

Dünden kalma,yarınsız ümitlerin ayazında üşüyorsun biliyorum.Sen henüz ölmeden bir çok şey öldü içinde…Bir çok şey yeşermeden soldu yaprağında.Sahralar açlığında âb-ı hayat suyuna muhtaçsın.Ve sahra kadar çatlamış dudakların…Yalnızlıklara gebesin,ayrılıklar getiriyorsun dünyaya taze canlı…

Bende pek mutlu sayılmam.Ayrılıkların hasat edildiği dünya da topladığın hüzün meyvelerini katık ettim aşıma.Serin-sıcak ızdıraplar içtim gece yarılarında.Rüyalarımda vedaları gördüm,uyandığımda gerçekleşen sahih rüyaları…Her çirkefi gördü gözlerim,hazmedemediğim bir çok çirkefi…Ve şeytanla konuştum,korktum şeytanlaşan insanlardan.

Ve sen…

Aslında bana benziyorsun.Benden bir parça sanki diğer yüzün…Sende sevdin biliyorum.Senide tarumar etti bir âhu’nun gözleri.Kalan ömrüne zakkum tohumları ekiyorsun.Ve hasat mevsiminde kahrını biçeceksin yalnızlığın.Zindan duvarları senin hüznünden kalın,senin yalnızlığından sağlam olmayacak.Senin ördüğün taş duvarlar yine seni ezecek.

Mihmanısın,
mihmanıyım,
mihmanıyız fani dünyanın…

Kalıplaşan ölüm gerçeğinin kurbanlarıyız.Aslında her köşe başında sende bekliyorsun ölümü,onun seni beklediği gibi.Gölgen kadar yakın,gölgen gibi peşinde ölüm.Ve sen ölümden çok ayrılıklardan korkuyorsun.Korktuğundan belki de,en çok ayrılıkları yaşıyorsun.

Aynada yüzümün diğer yansımasısın aslında sen.Bir çok yanımız ortak,yitirdiğimiz umutlarımız gibi.Kayıpları arıyoruz,yitikleri özlüyoruz…Belki büyük harflerle başlamıyoruz cümlelere,belki kurduğumuz her cümle eksik manalı.Lakin ortak yanımız,katışıksız yarım duygularımız…Hem göz yaşlarımızın rengi de aynı, ikimizde maviyi seviyoruz. Düşlerin rengi mavi,gerçeğin rengi siyah…Düşler kuruyoruz mavi düşler…Gerçekler çıkıyor karşımıza siyahın en koyusu

Bu gece ortak yanımız ikimizde sarhoşuz,içiyoruz sebebi olan sebepsiz şeylere. İki kadeh ,iki hayat ve ikimiz.Bir şişe şarap,acılara,hüzne ve ayrılıklara katık ettiğimiz…

Şerefinize vefasız hayat,
Şerefine hüzün

No comments:

Post a Comment