Wednesday, November 16, 2011

Lime Lime Edilmis Zaman....


 


Bir gunun daha bitmesine dakikalar kaldi takvim zamanina gore.





Takvim degilmidir zamani lime lime edip, bizi zamanlarimiza yekpare sahip olmamiza engel olan.


Zaman diyince Ahmet Hamdi Tanpinar i dusunmeden edemiyor insan. O degil midir ki zamanin yekpareligini bize anlatmaya calisan, zamanin takvim denen bir icatla bolunmesinden sikayet eden! Saatleri Ayarlama Enstitusu nde nice misralar dokmustur bunu anlatmak icin..


Su misralari bilmeyeniniz yoktur sanirim:


“..Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare geniş biranın
Parçalanmaz akışında.


Zamanın takvim yolula parçalanması…”


Ne zaman bu misralar aklima gelse, kendimi “zaman” kavramini sorgularken bulurum.Bazen “biten bir gunu” ve “yeni bir gunu” dusunurken, bazen de “yilinsonu” ve “yilinbasi” aklima gelir. Zamani belli olan bir huzun ruzgari eser etrafimda…0 "yekpare genis an"ın neresindeyim, (neresindeyiz) sorusu dolanip durur icimde. "Acaba zamanı görebilir miyim, yakalayabilir miyim?" diye de sorarım bu vesileyle. 


Tanpinar in tasvirinde oldugu gibi bende turlu turlu hallerini gormusumdur zamanin…


 Bazen kotu bir eskale burunup benle yuzyuze gelmistir mesela:


“..Ben zamanı gördüm,
İçimde ve dışımda sessiz çalışıyordu,
Bir mezar böyle kazılırdı ancak,
Yıldırımsız ve baltasız,
Bir orman böyle devrildi!
Ben zamanı gördüm,
Kaç bakışta bozdu hayalimi,
Ve kaç düşüncede!
Ben zamanı gördüm,
Şimşek gibi bir ânın uçurumunda….”


Bazen de iyi bir surete burunup karsimda dimdik durmaktadir:


“..Ben zamanı gördüm,
Devrilmiş sütunları arasından
Çok eski bir sarayın
Alnında mor salkımlar vardı
Ve ilâhlar kadar güzeldi.
Uçmak için kanatlanmayı bekleyen
Yavru kuş gibi doğduğu kayada
Ben zamanı gördüm
Çırpınırken avuçlarımda…”


……


Iki yuzlu zaman bana hayatin diyalektigini hatirlatir:bir tarafta canlari, umutlari oguten acimasiz bir degirmen, diger tarafindada yeni umutlarin yeserdigi filizler diyari… Bu iki nokta arasindaki sayisiz rengi, durumu, ve duyguyu da unutmamak gerek elbet. Eger acimasiz degirmenin icinde bulduysak kendimizi sarkaci diger tarafa ittirmek icin var gucumuzle hayata, umutlarimiza sarilip, duslerimiz ugruna ter dokmeliyiz.


Yoksa bugunun cok bilmis yeni nesil cocuklari sorarlar bize Tanpinar in misralarindaki sozlerini neden dikkatle ozumsemedigimizi:


“..Niçin sen yaratmadın bu dünyayı?
Ellerinin mesut işaretlerinden
Daha güzel doğardı eşya!
Daha zengin olurdu aydınlık
Kendi karanlığından çağırsaydı sesin,
Sular başka türlü akardı
Sert kayalardan göklere doğru
Büyük, mavi, aydınlık sular!..”


Kimbilir belki de zamani parcalamak, takvim denen icadi kullanmak koca bir aptallik. Ama kendi zamanimiza sahip olabilmek icin bu yalani cocuklugumuzdaki naif ruh halimize donup tatli bir oyun haline donusturelim. Iyi seyler dileyip, guzelliklere davet cikaralim.

No comments:

Post a Comment